17 Mayıs 2015 Pazar

Sevgi

Bir papatya tarlası düşün... İlkbahar ayı... Ve sen, onun yanından geçen 
yolda yürüyorsun... Ve o papatya tarlasinda bir papatya dikkatini çeker... 
Binlercesinden birisidir ama sen, onun yanina gidersin... Onda seni çeken bir 
şeyler vardir... O papatyayi oldugu yerden koparirsin... Sadece senin olsun 
istersin, sadece senin.. Öleceğini düşünmeden. Ve gidersin o tarladan... 
İçindeki şiddetin durduramadığı bir bencillik ama bir o kadar güzel ve hapsedici. İşte bu TUTKU... 

Yine o tarlanın kenarındaki yolda yürüyorsundur.. Yine milyonlarcası arasında 
bir tanesi seni çeker... Yaklaşırsın, yanına gidersin o papatyanın... Gözlerin 
başkasını görmez olur o an. Onun için herşeyi yapmak istersin... Dokunmak 
istersin... Dokunamazsin, orda, onunla ölmek istersin. Ama birden hafif bir 
rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna... Dayanamazsın 
onun kokusuna... Unutturur herseyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin... O papatya orda kalmıştır, yüreğinin bir kenarinda... Paylaşılmamıştır 
bir çok sey... Unutulmaz belki ama geri de dönülmez ona... İşte bu AŞK... 

Yine o yoldasın... Papatya tarlasının yanından geçen... Ve yine bir papatya... 
Milyonlarcasının içinde seni çeker... Gidersin yanına... Orada kalakalırsın... 
O hiç ölmesin diye her şeyi yaparsın... Tüm gücünle onunla olmak istersin... 
Oradan seni koparacak hiç bir güç olmadığına inanırsın... 
Ve orada onunla ölene kadar birlikte kalırsın... İşte bu da SEVGİ...


Aşk şiirleri ve cemal süreya şiirleri adreslerinden alıntıdır.

Sur Dibinde Kıvırcık,Kuş Dilinde Pıtırcık,Yaz Gününde Bürümcüktür Yaşam

Dün yine dilimde şarkılarla çıktım evden. Hava kapalıymış, soğukmuş ne gam. içimde lunapark, karınca yuvasına basmamaya özen göstererek geçtim toprak yoldan. şarkımın makamı değişti, az daha göbek atacaktım. Derin derin çektim içime kışın kokusunu, şöyle bir gerindim. 

Bir parka girdim sonra, mutlu mutlu yürüdüm gülümseyerek. ilerde, bir bankın üstünde kendimi gördüm. Oturmuş düşünceli düşünceli sigara içiyordum. Yanıma yaklaştım. 

- Oturabilir miyim? dedim. Bana hiç bakmadan başını salladı. 
- Ne düşünüyorsun? diye sordum. 
- Karışık, sen anlamazsın, dedi önüne bakarak. Son bir nefes çekip, "Çok karışık..." diye dumanları savurdu ağzından... 
- Her zaman bir çözüm yolu vardır, dedim. 
- Ukalâ, dedi. Hayatım boyunca hiç derin düşündün mü sen? Hiç korktun mu? Tasalandın mı? Riskleri hesap edip planlar kurdun mu? Senin için hava hoş. Dilinde şarkılar, deli başında bahar,vur patlasın çal oynasın. Nasıl böyle iyimser olabiliyorsun?" 
- İşim bu, dedim. 

Geri Dönen Sevgiliye Mektup

Şeklini tamamlamamış bir bulut gibi dolaşıyordum. Gözüm, dilim, kalbim ayrı yerlerde savruluyordu. Sen geldin ya, özlemim dinecek sandım. Yanılmışım! 

Geri Dönen Sevgiliye Mektup! 

Yokluğunda buralar ne kadar sessizdi anlatamam. Çok gürültülü ve kalabalık gibi duruyordu. 
Oysa gereksiz bir telaşmış hepsi, öylesine sıradan ve sığ! Aklımın özensiz karmaşasına aldanmışım.
Sensizliğin ağırlığını, geldiğinde anladım. Meğer ne büyük boşluklar bırakmışsın giderken ve hiç doldurulamamış yerin. 
Hissettiklerimi kelimelere dökmek zor. Asla anlamadığım yüzlerce kitabı okuyup bitirmek gibi,yalnız cümleler kalmış aklımda, çoğunun kelimeleri rast gele dizilmiş. 
Döndün ya, şimdi daha çok özlüyorum seni. Kötü oldu bu iş, kandırıyormuşum ne güzel kalbimi. 
Her yanım tam sanıyormuşum, aynada eksiklerini göremeden bakıyormuşum. Geldin, her şey değişti. 
Dengem alt üst oldu bu bahar akşamında. Oysa rüzgar yüzümü okşadıkça oyalanıyordum. 
Yalancı ve küçük aşklara dayamıştım yüreğimi, zaman geçtikçe alışıyordum üstelik, hatta alışmıştım.
Çıkabilecek miyim işin içinden? Farkında olmak zor sanat, kendini kandırdığını bile unutan bir ruhun varken üstelik. Sarhoş, kabul eder mi ayyaşlığı? İşte, bu da onun gibi! Geceleri gemiler daha hızlı gider sanırız, oysa o bir göz yanılmasıdır. Ben ne kadar yol gittiğimi sanıyordum, yaşamın hız limitini aşmışken, meğer benimki de kalp yanılmasıymış. 

Bana aşk borçlusun

Adam genç kadına seslendi: 
-Bana gözyaşı borcun var! 
Genç kadın sordu: 
-Nasıl öderim? 
Adam gözlerini kırptı: 
-Haydi gülümse! 
Gülümsedi genç kadın. 
Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle 
katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu. 
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... 
Biri ilkbahar, diğeri güz. 
Adam, seslendi yine: 
-Bana mutluluk borcun var! 
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu: 
-Nasıl ödeyebilirim? 
Heyecanlandı adam: 
-Haydi yat dizlerime!